2008 miydi, 2009 muydu, makroekonomi dersini hileyle hurdayla verebilmek için yaz okuluna kalmıştım. Kuzey yurtta kalıyordum. Akşamları hava kararınca güney kampüse yürüyüp hava almayı, biraz da piyasa yapmayı çok seviyordum.
Bir akşam yine öyle güney kampüse indiğimde steplerde birinin bilgisayarından gelen muhteşem klasik müziğin büyüsüne kapıldım. Gidip alt basamaklardan birine oturdum. En tepede de biri dans eder gibi sağa, sola, boşluğa garip garip hareketler yapıyordu. Performans mı yapıyor, deli mi, anlayamadım. Klasik müzik parçası bitip rastgele Power Rangers sountrack’i çalmaya başlayınca anladım. Bilgisayar bu çocuğa aitti.
Az önceki müzik çok güzeldi, yine onun gibi bir şeyler çalsana, dedim. Sevindi, yine aynı albümden bir parça açıp yanıma geldi. Konuşmaya başladık. O da Fizik bölümünde okuyormuş. Dedi, işte, ben kısa bir süre önce bu dünyaya dair bir şeylerin farkına vardım, kimsenin haberi yok. Çözdüğüm an gidip bütün kimliklerimi ormanda yaktım. Haftaya da zenginlerin evini yakmaya kararlıyım. Bir yalı seçtim boğazda, bahçesine girmek çok zor değil, haftaya bir gece benzinimle, kibritimle gidip yakacağım.
Eyvaah, dedim. Başımıza ne işler açtık.
Yazık, zehir gibi de çocuk. Bir yandan yıldızları gösterip bir şeyler anlatıyor, bir yandan aklınca bana diyalektik dersi vermeye çalışıyor. En son getirmiş gözümün dibine bir yaprak sokuşturmuş, bak, diyor, bak, ne görüyorsun.
Aldım yaprağı. Hayır, dedim. Bakmayacağız, dinleyeceğiz. Dinleyelim bakalım, ne diyor. Aaa, aynı senin az önce bana söylediğin şeylere benziyor dedikleri. Güneş yıldızlardan bir yıldızdır, dünya etrafında başını eğip döner, bahar olur çıkarım, güz olur düşerim. O dünyada bir de insanlar vardır, dünyayla beraber kendi etrafında dönen. Güneş doğar kalkarlar, güneş batar yatarlar. Bak, biz de insanız. Bakıyoruz gökyüzüne güneş var mı? Yok. Aa, iyi adamın saati geçmiş. Yani yaprak diyor ki, yatın da zıbarın.
Gözleri doldu. Ellerime sarıldı, sen beni nasıl bu kadar iyi anlayabildin diye ağlamaya başladı. Ben seni anlamadım ki, yaprağı anladım, dedim. O yüzden de şimdi yatmaya gidiyorum.
Gitme, dedi ama ellerimi de bıraktı. Yurduma gidip yattım.