Sunday 24 January 2010

Her şey bıraktığım gibi

Her şey bıraktığım gibi. Islak, dandik bir klozet kapağı ve her tarafı saran sigara kokusu. Boğaza kadar borç. İç bulandıran bir deniz manzarası. Bir türlü yeterince toplu ve yeterince sıcak olamayan bir salon. Bira, şalgam, kaçak çay, klorlu çeşme suyu. Yine sigara yanığı üçlü koltuk. Kürtler iyidir, aleviler candır, gayler sapık ve gülünçtür. Bu aptal kanal darbe karşıtı yayın yapıyor. En büyük Atatürk. Okul bitince ne yapacaksın? Senin erkek arkadaşın yok mu? Artık ciddi düşünmeye başlayabilirsin. Sen her şeyi rakıyla kutluyorsun, ben de artık mevlütle kutlayacağım. Bebeğin yüzüne sarı mendil örtseydin sarılık olmazdı. Hem doktorun dediklerini yapmak gerek hem de batıl inançları ve ritüelleri yerine getirmek gerek. Benim yoğun ve stresli bir hayatım var seninse bir sürü boş vaktin var. Elbette çamaşırları sen yıkamalısın. Bir gün muhakkak bebekleri sevmeye başlayacaksın. Merak etme, sezaryen sırasında seni uyutuyorlar zaten, hiçbir şey hissetmezsin. Şimdi depresyonun sırası değil. Fotoğrafları oradan kaldır. Herkesin bunu anlamasını bekleyemezsin. Ah, bana aktivizmden söz etme.