Saturday, 31 August 2013

Bir İstanbul Semtinin Tüketilme Denemesi

Şirinevler meydanında birçok şey vardır, örneğin: Cengiz Topel Camisi, Toyak İş Merkezi, kabaca yontulmuş bir Atatürk heykeli, Yapı Kredi, Burger King, Simit Sarayı, Hacı Sayid, seyyar satıcılar, akbil dolum bayileri ve başka birçok şey.

"Bunların tamamı olmasa da birçoğu daha önce betimlendi, liste halinde sıralandı, çoğunun fotoğrafı çekildi, çoğu anlatıldı ya da sayısal olarak kaydedildi. Benim aşağıdaki sayfalarda yapmak istediğim şey ise bu çalışmalarda yer almayan, o arkada kalmış gibi görünenleri betimlemek; genelde dikkatimizi çekmeyen, kendini fark ettirmeyen, önemsiz nitelenenleri listelemek; zaman, insanlar, arabalar ve bulutlar dışında hiçbir şeyin hareket etmediği anlarda yaşananları anlatmak."
(Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi, Georges Perec, Çev. Ayşe Fitnat Ece, İstanbul: Sel Yayıncılık, 2011, sayfa 6)

Tarih: 31 Ağustos 2013, Cumartesi
Saat: 14:00
Yer: Hacı Sayid
Hava: Genellikle sıcak, esintili, parçalı bulutlu, değişken. Arada yağmur yağıyor.

Görüş alanımdakileri listeleme denemesi:

Binalar ve yapılar: Ataköy'ün renkli ve yüksek binaları, Ataköy Metro İstasyonu, üst geçit, sonradan iki yandan ek yapılarak genişletildiği belli olan merdivenler, yeşile boyalı ve yüksek Toyak İş Merkezi, FEM dershanesinin binası, karşıdaki sokağın iki yanında başka iş merkezleri ve binalar, otobüs duraklarına giderkenki dört ATM, meydanın karşı ucunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Danışma Noktası yazılı camlı bir kabin.

Bir şeyler satmaya çalışanlar: Merdivenin karşısına diyagonal bir şekilde dizilmiş üç simitçi, ortalarında bir mısırcı, merdivenin dibinde, sağda bir milli piyangocu, merdivenin sol tarafında seyyar eşofman altları satıcısı, iki akbil dolum bayisi, karşı sokakta askılarını dışarı taşımış giysi dükkanları.

Tekerli taşıma araçları: Arabalar, taksiler, otobüsler, metrobüs, çocuk bisikleti, yetişkin bisikleti, otomatik tekerlekli sandalye, bebek arabaları, türlü büyüklükte valizler, kağıt işçisinin tekerlekli çuvalı, seyyar simit ve mısır satıcılarının arabaları, kaldırım yapımıyla uğraşan iş makineleri.

Oklar nereleri gösteriyor: Minibüs durakları, Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi, Metrobüse Gidiş, İstanbul Kart akbil dolum bayisi.

Canlılar: Çok sayıda insan. ATM'lerin ve park halindeki iş makinesinin tepesine konan güvercinler.

İşyeri tabelaları, renkli indirim afişleri, fiyat gösteren kağıtlar, bir eczane bayrağı, 30 Ağustos'tan kalma Türk bayrakları.

Bir tost, bir çay söylüyorum.

Merdivenler çok hareketli. Kabaca bir hesapla her an en az 50 kişi merdivenleri iniyor ya da çıkıyor. Meydandaki trafiğin çoğu ya oradan geliyor ya oraya gidiyor. 4-5 yaşındaki oğlunun elinden tutan spor giyimli bir baba ve yanında çiçekli başörtülü bir kadın merdivenlerden inip dolmuş duraklarına doğru gidiyor. Zebra desenli elbisesi, güneş gözlükleri, sarıya boyalı, fönlü saçları, topuklu ayakkabılarıyla merdivenlerden inen otuzlarında bir kadın, yanındaki yaşlıca, kilolu, kıvırcık sarı saçlı bir kadının koluna girmiş. Sırtında neredeyse kendinden büyük bir çanta taşıyan taytlı bir kadın yalnız başına merdivenleri çıkıyor. Elinde katlı gazetesiyle göbekli bir adam hızla merdivenlerden iniyor. Bir belediye görevlisi merdivenin önündeki çöpleri süpürüyor. Bastonlu, yaşlıca bir adam, başka yaşlıca bir adamın koluna girmiş, zorlanarak merdivenleri iniyor ve meydanı geçip arkadaki sokakta kayboluyor. Beyaz dantelli bir bluz giyen kızıl saçlı, zayıf bir kadın, 5-6 yaşlarındaki kızı ve ondan biraz daha büyük oğluyla merdivenleri iniyorlar. Kızın elinde küçük, renkli bir okul çantası var.

Yürüme biçimleri: İki yana yalpalayarak, zorlanarak, hızlı, çok zamanı varmış ve yetişmesi gereken bir yer yokmuş gibi yavaş yavaş, eteğini tutarak... Hamile bir kadın da göbeğini alttan destekleyerek yürüyor.

Yalnız yürüyenler, bir arkadaşıyla yürüyenler, aile halinde yürüyenler, bir ya da birden fazla çocukla yürüyen yetişkinler, genç sevgililer var.

Bir adam elinde korunaklı bir tepsiyle merdivenleri iniyor, oturduğum kafeye yakın olan simitçiye tepsiden bir çay veriyor ve tekrar köprüye gidiyor.

Simitçilerin ve mısırcının kırmızı beyaz çizgili brandaları olan seyyar arabaları var. Simitçilerden birinin arabasında "Odun Simiti" yazıyor. Mısırcının arabasında hem haşlanmış mısır, hem közlenmiş mısır var. Mısırcı arada bir bulaşık süngeriyle mısırları koyduğu yeri siliyor. Bu sırada iki çocuklu, kara çarşaflı bir kadın arabaya yaklaşıp mısır seçiyor. Bir mısırı ikiye böldürüp iki çocuğuna veriyor ve otobüs duraklarına doğru uzaklaşıyorlar.

Tostumu bitirdiğim halde çayım bir türlü gelmiyor.

Sürekli metalik bir cızırtı sesi var. Kaldırım işçileri çalışıyor. Arada toz kalkıyor. Küçük iş makineleri kalabalık meydanda gidip geliyor.

Yoldan bir 76D geçiyor. Bir metrobüs yolcu indiriyor.

Merdivenlerin hemen dibinde küçücük bir yer işgal eden Coca Cola şemsiyeli milli piyangocuya geldiğimden beri hiç bir müşterinin uğradığını görmedim. Masasının önünde sevgililer kucaklaşıyor ve ayrı yönlere doğru gidiyorlar.

Taksim'den Yenibosna'ya giden 73 geçiyor. Hemen arkasından Beyazıt'tan Güneşli'ye giden 97 geçiyor. Trafik Yenibosna yönünde daha yavaş ilerliyor. Bir kağıt işçisi sırtında arabasıyla meydanda bir yöne doğru gidiyor. Sonra vazgeçip geri dönüyor.

9-10 yaşlarında beş erkek çocuğu meydanı koşarak geçiyor. Merdivenlerde fosforlu turuncu spor ayakkabılı, kara yağız bir genç elindeki yarısı yenmiş dondurmayı yanındaki orta yaşlı, kilolu, siyah ağırlıklı giyinmiş, baş örtülü kadına veriyor. Meydanı geçerlerken kadın dondurmayı yiyor, genç adam elini kadının omzuna atıyor.

Sırt çantalı bir adam, mini şortlu, güneş gözlüklü, kızıla boyalı saçları bandanalı bir kadınla birlikte merdivenlerden iniyor. Onlardan biraz sonra şortları dizlerinin hemen üstünde biten genç bir çift el ele tutuşarak merdivenlerden iniyor. Erkeğin elinde plastik, siyah bir piknik sepeti var. Gözünü ovuşturuyor. Meydanda duruyorlar, kadın erkeğin gözüne bakıyor.

Başında uzun, beyaz, garip bir fes, ayağında parmak uçları yukarıya doğru kıvrık ayakkabılar olan bir adam merdivenden geçenlere bir kağıt dağıtıyor. Kimse uzattığı kağıtla pek ilgilenmiyor.

Bir adam ortadaki simitçiden simit alıyor. Parasının üstünü beklerken simidinden büyük bir ısırık koparıyor. Mavi LC Waikiki poşeti taşıyan bir adam merdivenleri iniyor. Kırmızı LC Waikiki poşeti taşıyan bir kadın merdivenleri iniyor.

Yalnız yürüyen genç erkeklerin birçoğunun kulağında kulaklık, gözünde güneş gözlüğü var. Yalnız yürüyen genç bir kadın elindeki sarı kılıflı telefonda bir şeyler yazıyor. Bir 97 geçiyor. Bir 79B geçiyor.

Engelli asansöründen iki bebek arabasıyla birlikte iki kadın, bir çocuk çıkıyor. Bozuk kaldırımda zorlukla ilerliyorlar. Ak saçlı, mavi tişörtlü adam meydanın ortasında durup bir şişe suyu kafasına dikiyor. Pos bıyıklı, bel çantalı, korunaklı tepsili çaycı yine metrobüs merdivenlerini iniyor. Bir dolmuş geçiyor. Bir 97 geçiyor. Bir adam otomatik tekerlekli sandalyesiyle meydanı geçiyor.

İnsanların elinde taşıdıkları: Su şişesi, cep telefonu, gazete, poşet, beyaz kağıtlar, plaket, mısır, simit, tepsi, top, cüzdan, şemsiye, valiz, bebek arabası.

Meydandaki direğin yanında duran beyaz tişörtlü genç adam sigara içiyor. Üstgeçidin trabzanına yaslanmış üç adam sohbet ederek sigara içiyor. Bir adam yanındaki adamın omzunu tutarak yürüyor. Merdivenlerin önünde durup bir şeyler konuşuyorlar. İnce, beyaz bir poşet havada uçuyor. 98H geçiyor. Hava bir açılıp bir kapanıyor.

Hareket halinde olmayanlar ne yapıyor? Birini bekliyor, telefonda konuşuyor, başka biriyle konuşuyor, sigara içiyor, cüzdanından bozuk para çıkarıyor, etrafa bakınıyor, yol soruyor, yol tarif ediyor, Simit Sarayı'nın brandası altında oturuyor.

Beyaz espadril, beyaz gömlek giyen, haki kumaş pantolonu bileklerinin hemen üstünde biten, saçları kuaförden yeni çıkmış gibi duran ufak tefek, genç bir kadın elinde fotoğraf makinesi çantasıyla merdivenlerin sol yanında, eşofman altı satan seyyar satıcının şemsiyesinin gölgesinde bekliyor. Kolunda bir de bej çanta var. Kiminle buluşacağını merak ederek yazıdan kafamı kaldırdığımda onu artık göremiyorum. Az sonra yerine kısa kollu, beyaz bir bluz ve kot giyen başka bir kadın geliyor ve beklemeye başlıyor. Cep telefonuna bakıyor. Elinde bir garanti çantası, bir NT poşeti var. Cep telefonuna bakıyor.

Elinde değneğiyle bir kör merdivenleri iniyor. Yağmur yağmaya başlıyor. Bazı insanlar adımlarını hızlandırıyor. Bazıları yavaş yürümeye ya da beklemeye devam ediyor. Bir adam elindeki gazeteyi başına tutuyor. İki kişi siyah bir ceketi paylaşıyor. Çok geçmeden yağmur duruyor. Kafasında sarık, sırtında cübbe, yirmi santim sakallı bir adam telefonda konuşarak kafenin önünden geçiyor. Bir polis memuru merdivenleri çıkıyor. Hırpani görünümlü, saçı sakalı birbirine karışmış bir adam sigara içerek, sendeleyerek yürüyor.

Sırt çantalı, kucağında küçük bir çocuk, yanında bebek arabası süren 12-13 yaşlarında bir kız çocuğu bulunan genç kadın önce bir simit alıyor, sonra kucağındaki çocuğu kızın tuttuğu bebek arabasına yerleştiriyor. Keten şortlu, küpeli, siyahi bir adam uzaktaki birine el kol işaretleriyle bir şeyler anlatmaya çalışarak hızla meydanı geçiyor.

Bir elinde su şişesi, bir elinde kırmızı kaplı kalınca bir kitap olan ekose gömlekli, kot pantolonlu, sandeletli bir adam yukarılara ve etrafına bakınarak, hiç acele etmeden, yavaş yavaş karşı sokaktan kafeye geliyor. Birazdan onunla bu sahneye karışacak, merdivenleri çıkacak, metrobüse bineceğiz.

No comments:

Post a Comment