lütfen sesinizi yükseltmeyin, dedi kız. kimse onu dinlemedi. hakaretler havada uçuştu. ikinci günde ilk kavga kopmuştu işte. yine sudan sebepler.. kız, acaba kaç kavgaya daha tahammül edebilirim, dönüş tarihimi daha da erkene mi alsam, diye düşünerek odadan çıktı. anne de onun arkasından çıktı, tuvalete girdi, sonra giyindi, kapıyı açtı. nereye gidiyorsun, diye sordu kız. kim olduğumu aramaya, diye yanıtladı anne. sanki bakkala ya da çöp dökmeye gidiyorum der gibi demişti bunu. kız başka bir şey sormadı. kimse sormadı zaten. ailenin endişe eşiği çok yüksekti. daha önce çok kez endişelenmiş ama endişeleri hep boşa çıkmış ya da tüm zorlukları bir şekilde aşmış ailelerin endişe eşiği yüksek olur. bu aile 5.7 şiddetinde deprem olurken bile çay bardaklarını ellerinden bırakmamıştı zaten. kız mutfağa girdi. buzdolabından mantarları çıkardı, sıcak suyu açtı, mantarları ağır ağır yıkadı. sıcak su bir gidiyor bir geliyordu yine. kız, güldür güldür yanmakta olan sobanın kıyısına bir örtü açtı, oturup mantarların saplarını çıkardı, kaşarı küp küp doğradı, küp kaşarları mantarların içine yerleştirdi. mantarları sobanın üstüne dizerken anne anahtarıyla kapıyı açıp içeri girdi. elinde sigaralar vardı. anne aslında o gün sigarayı bırakma kararını açıklamıştı.
Friday, 25 January 2008
Subscribe to:
Posts (Atom)